Uzun zamandır sıkılacak kadar boş vaktim olmamış meğerse.
Yoğunluğumun içinde sıkıldığım anlar olurdu hep. Mesela işten çıktığımda evde tek başıma oturduğum zaman sıkılırdım. Ama aslında sıkılmak o değilmiş.
Hep meşgul tutmuşum içimi, aklımı bir şeylerle. Şimdilerde 2 aydır evde
otururken yine sıkıldığımı düşünüyordum. Aslında o zamanlarda da sıkılmamışım.
O zamanlarda hep bir şeylerle ve birileriyle meşgul etmişim içimi.
Asıl şimdi sıkılmak için zamanlar yaratıyorum kendime. İlk
defa aklımı ve içimi bir şeylerle meşgul etmiyorum ve sıkılıyorum. Bunu yıllar
sonra ilk defa yaptım kendime ve sıkılmaktan mutluyum.
Mesela sıkıldığım için bilgisayarımı elime alıyorum
yazıyorum, sıkıldığım için deniz kenarına inip denizi seyrediyorum. Sıkıldığım
için başkalarının Melis’i olmayı bıraktım ve kendimin Melis’i olmaya başladım.
Bu aralar tek amacım kendimin dışına çıkmak biraz. Bir
çizgim vardı herşeye karşı hayatta. Tarzım, çevrem, cesaretlerim ve inançlarım
en çokta korkularım. Biraz dışarıdan çıkıp bakmak lazımmış hayatımıza.
İçerideyken göremiyormuşuz hiçbirşeyi.
Ben kendi korkularımı yazacağım bir kağıda sonra da dışarıya
çıkıp bir okuyacağım. Neler düzeltilebilir neler değiştirilebilir. Bence herkes
kendisi için bunu yapmalı. Önce sıkılmalı sonra çizgisini genişletmeli.
Biraz yalnız kalalım hadi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder