14 Aralık 2015 Pazartesi

Selam İzmir


Hayat önünden hızlıca akıp geçerken, kendini zamana katmaya çalışmak ve kendini zamandan soyutlamak arasında gidip geliyorsun. Her sabah uyandığın zaman kendine yüklediğin enerji, insanların ellerinde ki şırıngayla çekiliyor. Hergün bir iyiye inandırırken kendini o iyiler seni birer birer şaşırtıyor.

Herzaman yeni bir şeye başlamanın yenilenmek için en iyi yol olduğunu düşünürdüm. Arkamda bırakırken birşeyleri hiçbir zaman bu kadar zorlayıcı olmamıştı hayat. Arkanda bıraktığın her küçük ayrıntı birer birer takılıyormuş ayağına. Kutunun içinde bekliyormuş seni, zamanı gelince ayağına takılmak için.

Herzaman üzer ilk ayrılışlar. Bu sefer ilkte değildi aslında. Ama en gerçek olanından bir ayrılıştı. İlk ayrı doğum günü, ilk ayrı yeni yıl, ilk ayrı bilmem ne... Neyse henüz ilk ayrı doğum günü yaşandı, ilk ayrı yeni yıla daha 17 günümüz var. Ama biz insanoğlu böyle değil miyiz? Olmuş olana üzülür, olacak olana daha çok üzülürüz.  Acaba uğursuzlukları kendimiz mi çekiyoruz üzerimize, neyse bu konu çok derin...

İç savaşlarımız var bir de. Kendi içimizde kurallarını belirlediğimiz, sernaryosunu bizim yazdığımız, oyuncuların kendimiz olduğu kafamızda yaşadığımız o şey.   ''Şey'' diyebiliyorum şuanlık sadece. Ben de daha ne olduğunu pek çözemedim. Bu aralar o ''şeyi''  yaşamakla meşgulum.

Çok fazla melankolik bir İzmir'e merhaba yazısı oldu. Sanırım bulunduğum hava koşulları şuan benim için çok soğuk. Bu arada İzmir sıcak değil, İzmir kışın gerçekten soğuk. Düşünüyorum da en büyük hatamı şapkamı Bursa'da bırakarak yaptım. Neyse, İzmir soğuk ama boyoz güzel. Birde  eğer simit alcaksam biryerden 'Gevrek Salonu' yazan yerden alıyorum, simite simit diyen İzmir'liden gevrek almıyorum. Henüz çekirdek almaya fırsatım olmadı ama çekirdek alana kadar çekirdeğe çiğdem demeye başlayacak kadar çok İzmir'li olacağımı düşünüyorum. Oturduğum semt dolayısıyla 'Karşıyakalı', en yakın arkadaşım dolayısıyla da 'Göztepeliyim'.

Neyse Bursa, hoşça kal..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder